Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde gerçekleştirilen kabine toplantısının ardından cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ilk açıklamalarını yapmaya başladı. Vatandaşlar açıklamaların başlaması ile birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından yapılan araştırmaları gerek sosyal medya platformlarında gerekse arama motorlarında araştırmaya başladı. Erdoğan'ın ilk açıklamaları haberin devamında, Gürses Gazetesi'nde.
Erdoğan'ın ilk açıklamaları 2053 vizyonuna değinen ifadeler barındırdı. yaklaşık 2.5 saat süren kabine toplantısının ardından kürsüye çıkan ve konuşmaya başlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şu şekilde;
"Dünya en büyük siyasi, askeri, ekonomik kırılmaların sancıları içindedir. Sevr ile bize Anadolu'yu çok görenlerin elinden vatan topraklarından kalanını milli mücadele ile ancak kurtarabildik. İçine alınmadığımız paktların riyakarlıkları çevresinde dönüp durduk. Türkiye asırlık yolu 20 yılda katettik diyerek düşündüğümüz büyük demokrasi ve kalkınma hamlesi sayesinde kendi vizyonu ve hedefini belirleyip uygulayabileceği iklime kavuştu. Türkiye artık siyasi ve güvenlik önceliklerini bizzat kendisi tayin edip uygulayabilen bağımsız bir ülkedir. Türkiye güçlü bir ülkedir. "
"Ülkemize kazandırdığımız en büyük hizmet özgüven ve kararlılık duygusudur. BM'de ülkemizin uluslararası alandaki resmi adını Turkey'den Türkiye'ye çevirmiş olmamız da yeni dönemin sembollerinden biridir. Kurum kuruluşlarımız, vatandaşlarımız devletlerinin adını Türkiye olarak ifade edebilecektir. Artık bütün yazışmalarımızda devletin tüm kurumları Turkey diye ifade kullanmayacak, Türkiye adını kullanacaktır. Kabinede bu kararı aldık, BM'de de gündeme girmiş durumdadır."
"Daha düne kadar beceremezsiniz dedikleri ne varsa hepsini başardık, fazlasıyla başarmayı sürdürüyoruz. Altından kalkamazsınız dedikleri ne varsa hepsinin altından kalktık. Türkiye prangaları sökmüş, duvarları yıkmış, üzerine konan ipotekleri kaldırmış bir ülkedir. 20 yılda ürettiğimiz milli gelirin 4'te 1'ini yatırımlar için kullanarak nüfusu yüzde 30 artırmayı başardık. Altyapımızı yeni baştan inşa ederek ülkemizi geleceğe hazırladık. Mandacı zihniyetlerin anlayamadıkları hakikat işte budur. Sınır ötesi harekatlarımızdan NATO'daki tartışmalara ekonomi politikalarına kadar her noktada bu idrak yoksunluğunun emarelerini görmek mümkündür. Çektiğimiz her sıkıntıya değecek parlak gelecek bizi bekliyor. Bozgunculara, beşinci kol elemanlarına fırsat vermeyelim. 2053 vizyonunun afaki söylem değil, hızla yaklaştığımız hakikat olduğunu hep birlikte göreceğiz."
"Bizim hayallerimiz de vizyonlarımız da hedeflerimiz de milletimizin güvenli, huzurlu geleceği içindir. 2023 hedeflerimizi ilk ilan ettiğimizde birileri dudak bükmüştü. 2053 vizyonumuzu somut hedeflere dönüştürecek hazırlıkları titizlikle yürütüyoruz."
"Çevreden başlayarak hizmet alanlarına yönelik hazırlıklarımızı proje, plan ve uygulamalara dönüştürüyoruz. Birileri çevre adına salon toplantıları yaparken biz 20 yıldır evlatlarımıza daha yeşil şehirler bırakacak projelere imza attık. Dünyada orman varlığını yükselten nadir ülkelerden biriyiz. Yüzde 12'ye varan korunan alanı artırarak tabiat güzelliklerimizin üzerine şemsiye olduk. 81 ile 81 milyon metrekare millet bahçesi doğrultusunda 450 projenin yapımına başladık. AHL millet bahçesi de bunlardan biridir. Doğu Anadolu'da Van Gölü'ne kadar uzanan ekolojik koridorlar belirledik. Bisiklet yollarıyla, çevre dostu sokaklarıyla birçok projeyle şehirlerimizin hayat kalitesini yükselttik. İklim şuramızı topladık. Tüm sektörlerin yapacağı çalışmaları belirledik. Bu çerçevede enerjide, güneşten rüzgara yenilenebilir kaynaklara yaptığımız yatırımları artırıyoruz. Temiz teknolojileri destekliyoruz. Demir ve deniz yolu taşımacılığını teşvik ediyoruz. Tarladan sofraya uzanan sürdürülebilir sistem sunuyoruz. Konutta deprem hazırlıklarıyla iklim dostu dönüşümleri birleştiriyoruz. Ormanları genişleterek tabiat temelli çözümlerle karbon dengesini sağlıyoruz. Ticarette sera gazı emisyonlarının ticareti sistemi olarak kurduk, kuruyoruz, özel sektörün önüne yeni fırsatlar açıyoruz."
"Eğitimde yeşil dönüşüm hamlesini müfredata girmesini sağlıyoruz. Belediyelerimizin sorumluluklarını etkin şekilde yerine getirebilmesi için adımlar atıyoruz. Elçilerimizi uzman şekilde yetiştirip, yeni sektörler yeni istihdam alanları oluşturuyoruz. Genel merkezimiz bünyesinde iklim değişikliğiyle mücadele vizyon belgesiyle tüm bu çalışmaların siyasi perspektifini ihmal etmiyoruz. Varsın birileri yalanla, iftira ile kendi ülkesinin çıkarlarına ihanetle uğraşsın. Türkiye 2053 hedeflerine ulaşacak."
"Bizimle birlikte olan her bir vatandaşıma şükranlarımı sunuyorum. İstiklal ve istikbal yolunda zerre katkısı olan kardeşlerimize şükranlarımı sunuyorum."
"Türkiye'nin geldiği yol özellikle bunu yol ayrımı olarak kabul edecek olursak ekonomi programı olmuştur. Bütün dünyaları faiz, enflasyon, kur ilişkisinden ibaret olan kesin inançlılar, ülkemizin yatırım, istihdam, üretim, ihracat cari fazla yoluyla büyüme stratejisini anlamaya bile çalışmamıştır. Enflasyon bir sorun mudur? Evet bir sorundur, ama Türkiye'nin asıl sorunun çözümü tek başına bu başlık mıdır? Kesinlikle değildir, eğer öyle olsaydı, geçmişte çok kez uygulanan enflasyon merkezli ekonomi programları ile sorun çözülmüş olurdu. Teşhis yanlış olursa, tedavi de yanıt vermez. Yanlış programlarla yıllarımız heba edilmiştir. Türkiye ekonomisini belli bir çizginin üzerine çıkarmayarak yüksek faizle soyulacak kadar diri programlarla yıllarımız heba edilmiştir. Bu kısır döngünün ilk adımı enflasyonun tanımıyla başlıyor. Bu sorunun çözümü de faizleri artırarak tüketimi azaltmak ve böylece fiyatları düşürmek olarak sunuluyor. Burada kazanan kim? Yüksek faizle cebi dolan tuzu kuru bir kesim. Elbette ucuzlayan döviz sebebiyle yabancı tüketim ürünlerinin pazarı haline getiren ithalatçıları unutmamak lazım. Ellerini ovuşturanlardan değil, işini, aşını, geçimini sürdürmesini sağladığımız milyonlardan kullandık. Bunlar hadi bize inanmıyorlar, hiç olmazsa kendi ideolojik efendilerine kulak versinler. Dünya genelinde halihazırda 136 ülkenin merkez bankası, enflasyon oranlarının altında faiz politikası uyguluyor."
"Buna rağmen Türkiye için eskinin köhne faiz denkleminde ısrar etmek gafletten kaynaklanmıyorsa ihanet teşebbüsü demektir. Ülkemizde teknik anlamda enflasyon değil, fiili hayat pahalılığı vardır. Bizim 19 yıldır üstünde hassasiyet gösterdiğimiz konu bütçe disiplinidir. BES'te 300 milyar liralık birikim oluştu. Değeri 650 milyar doları bulan konut yatırımlarıyla insanlarımız refah seviyelerini yükseltti. Bizim dönemimizde evi ve arabası olan kişi sayısı 3 kat arttı. Merkez Bankamızın kasasındaki ve vatandaşlarımızın yastık altındaki altın varlığı 150 milyar doları buldu. Vatandaşların tasarruf tarafında da sorun yok. Hamdolsun orada da iyi durumdayız. Tıpkı kamu borçları gibi, vatandaş ve özel sektörün borçları da milli gelirle oranlanarak diğer ülkelerle karşılaştırıldığında düşük seviyelerde. Gerçek varlıklara dayalı borçlanmalar hiçbir zaman kriz sebebi olmaz. Ekonomi programı stratejimizi kökten değiştirdik. Faizi artırarak zengini daha zengin fakiri daha fakir yapacak ekonomi reçetelerini bir kenara bıraktık. Ülkemizin asıl ihtiyacı olan, yatırım, istihdam, üretim, istihdam ve cari fazla yoluyla büyüme esaslı programımızı uygulamaya başladık."
"Bu programla insanlarımızın canını yakan, hayatını zorlaştıran fiyat artışlarını nasıl engelleyeceğiz. Fiyat artışları üretim azlığı ya da talepten ortaya çıkar. Talep kaynaklı fiyat artışından söz edilemez. Üretim tarafında da üstesinden gelinemeyecek sıkıntıyla karşı karşıya değiliz. Vatandaşlarımızın tasarruflarının bir kısmının döviz cinsinden tasarruf yapmasıdır. İşte bunun için vatandaşlarımıza KKM gibi kur ve altın hesabına dayalı konut kredisi gibi, tasarruflarını kendi paramıza kaydırmalarını sağlayacak alternatifler sunuyoruz. İhracatı teşvik edip, turizmi destekleyerek ülkemize döviz girişini hızlandıracak yeni yöntemler geliştiriyoruz. İhracatçılarımız rekorlar kırarak 242.6 milyar dolarlık rakama ulaşarak sağolsunlar kendilerine olan güveni boşa çıkarmıyorlar. Fiilen cari fazlaya geçtiğimizi söyleyebiliriz."
"Karadeniz'deki gazın çıkmasıyla birlikte bu tablo lehimize değişecektir. Biz hepsinden daha iyi durumdayız. Bu ülkelerin merkez bankaları bilançoları neredeyse milli gelirlerinin yüzde 40'ına dayandı. Kimse bizden şunu beklemesin bu iktidar faizi artırmayacaktır. Tam aksine biz faizi düşürmeye devam edeceğiz. Gelişmiş ülkelerin hiçbiri bu aşamada enflasyonla göre faiz verme, cari açık verme riskine girmez, giremez. Sayın Başkan niçin faizi düşürmekten bahsediyorsun? Bu ülkede yatırımcı birinci dereceden kamu bankalarıyla özel sektör bankaları da dahil olursa düşük faizle yatırıma girsin, mevcut yatırımlarını daha da genişletsin, ihracatı, istihdamı, büyümeyi sağlayalım. Bu oldukça işsizlik de bugün olduğu gibi daha da azalacaktır. Dünya milli gelirinin yüzde 70'ini oluşturan bu ülkelerin yaşadığı sancılar tabi olarak herkesi etkiliyor."