1 Nisan günü altında yapılan tüm şakalar hile ve yalana dayandığı için islama uygun değil ve islam dışıdır. Bunun yanı sıra ehli küfrün adeti olduğundan dolayı özellikle de bu günde şaka yapmak caiz değildir. Belli bir sınır içinde kırıcı davranmadan ve dozunda şaka yapılabilir. Bilindiği üzere dinimizde yalan ve hileye uzanmak haramdır.
1 Nisan olarak bahsedilen ve bu güne özel yapılan şakalar çoğunlukla abartılı ve kırıcı şekilde olmaktadır. İnsanlar birbirlerini kırar ve küçük düşürürler. İslam’da ise bu durum tam tersidir. Şakalar ölçülü ve saygı-sevgi artırıcı olmalıdır.
İslam dininde sınırları çizilmiş şekilde, ölçülü olarak yapılan şakalara ve sohbeti muhabbeti artıran mizaha yer vardır. Sınırlar korunacak şekilde yapılan şakalar dinlendirici, sevgi artırıcı açıdan yararlı olabilir.
Bunların yanı sıra gündelik yaşantımızda şaka yapmaya tamamen kapalı olmamız ciddiyet olarak adlandırılıyorsa, bu durumda abartılıyorsa tabi ki her şeyin fazlası zarardır. Yani basit anlamda abartılı, kırıcı şakalar hoş olmadığı gibi somurtkanlık da hoş değildir. Kısacası dinimiz, şakayı-şakalaşmalı tecviz etmiş; lakin ölçü ve sınırlarını da belirtmiştir.
Ama bunların yanı sıra dinimiz, Hristiyanların kutladığı ve anlam yüklediği 1 Nisan’ın kutlanmasını hoş görmez ve caiz olarak görmez. Zaten ehli küfrün yani iman etmeyenlerin üzerine düştüğü ve kutladığı günleri kutlamak İslam dininde haramdır.
Yüz yıllardır kutlanılan 1 Nisan günü, Hristiyanların, Müslümanlarla dalga geçme, onlarla alay etme ve hilelerinin bir parçasıdır. Maalesef ki bu günün anlamını araştırmayarak önüne gelen bir olayı kabul eden altında ne yattığını bilmeyenler için bu adet olarak görülmektedir. Olayın tarihine bakacak olursak şunları söyleyebiliriz:
15. yüzyılın sonlarına doğru Haçlı ordusu, Endülüs Müslümanlarının son kalan kulesini kuşatır. Kuşatma çok uzun sürse de kış aylarının da etkisi ile kale korunur. Durumun çıkmazını ve zorluğunu algılayan Haçlıların komutanı farklı yollar denemeyi düşünür. Düşüncelerinin ardından 31 Mart gecesi Endülüs Müslümanlarının kalesinin önüne gider ve bir eline Kur’an-ı Kerim’i diğer eline de İncil’i alarak şu sözleri sarf eder; “Şu iki kitap üzerine yemin ederim ki, teslim olursanız bu akşam size bir şey yapmayacağım.” Birkaç görüşme sonrasında Müslümanlar canlarının karşısında kaleyi verirler.
Daha sonra ertesi sabah yani 1 Nisan sabahı, Haçlıların komutanı tüm Müslümanların öldürülmesini emreder. Bu emrin üzerine Müslümanlar yemin ettiklerini, söz verdiklerini dile getirir. Haçlı ordusu komutanı ise sözünün dün akşama ait olduğunu bugün için bir sözünün olmadığını söyledi. Ve daha sonra tüm Müslümanları şehit etti.
O günden beri her sene 1 Nisan “Hile Günü” olarak kutlanır.
Maalesef ki bu olaydan bir haber olan halkımız da 1 Nisan gününde şaka yaparak bu günü andıklarını bilmezler. Özellikle de dozunu kaçıran şakalarla hileye ve yalana düşenler bu durumun ciddiyetinin farkında değildir. Hepsi bir yana zaten İslam dininde hile, yalan ve kandırmaca hoş karşılanmamakta ve haramdır.
Allah ve Rasulü Müslümanları, iman etmeyenlerin yaptıklarını yapmaktan, onların günlerini kutlamaktan ve onlar gibi davranmaktan men etmiştir. Bunun için de belli başlı bazı ayetler vardır. O ayetler şu şekildedir:
- "İyilik ve takva konusunda yardımlasın, günah ve haddi aşmada yardım (aşmayın ve Allah'tan korkup sakının.” [644]
- "Zulüm yapanlara en ufak meyil göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka velileriniz de yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz." [645]
- "O (Allah) size Kitapta: "Allah'ın âyetlerine küfredildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze geçip dalıncaya dek onlarla oturmayın, yoksa sîz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Doğrusu Allah münafıkların da, kâfirlerin de tümünü cehennemde toplayacaktır" [646]
Ayetlerin yanı sıra bu durumu destekleyen hadisler de vardır. Tam bu noktada Hz. Muhammed ‘in (S.A.V) bir ayetini paylaşabiliriz; "Kim bir kavme benzerse o kavimdendir."
Bu doğrultuda baktığımızda kişi kime özeniyorsa ve kim gibi davranıyorsa, hal ve hareketleri ile kimi önek alıyorsa o kişiden bir farkı yoktur. Zaten bir insan nasıl yaşarsa ve kimi önek alırsa onunla ve onlarla beraber haşrolunur.